Darülfünun: Osmanlı'da İlk Modern Üniversite Nasıl Kuruldu?

February 26, 2020

24 Şubat Pazartesi akşamı akademisyen, diplomat, 25-26. dönem İstanbul Milletvekili, Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi Üyesi, İslam İşbirliği Teşkilatı 9. Genel Sekreteri, IRCICA Kurucu Genel Direktörü Sayın Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu'nu, Oxford Üniversitesi Yayınları arasında çıkan "The House of Sciences: The First Modern University in the Muslim Worldkitabı üzerine yaptığı konuşmasıyla ağırladık.

Darülfünun hem Osmanlı modernleşmesinde hem de Türkçe’nin bir bilim dili olarak gelişmesinde çok önemli bir faktördür.

Osmanlı Devleti’nde medrese dışında Batı tarzında modern eğitim veren bir kurum açılması fikri ilk kez 1845 yılında Sultan Abdülmecid zamanında ortaya çıkmıştır ve 1846’da ise Darülfünun kurma teşebbüsleri başlamıştır. Kelime manası olarak fen ilimleri evi anlamına gelen Darülfünun, başlangıç safhasında modern tahsil görmüş ve Osmanlı bürokrasisinde görev yapacak memurlar yetiştirmeyi amaçlamıştır. Prof. İhsanoğlu’na göre, 3. Selim’den beri süregelen modernleşme hareketlerinin bir devamı olarak da görülebilecek bu adımın en önemli farkı ise, askeri hedefli eğitim modernleşmesinden sivil hedefli eğitim modernleşmesine geçilmiş olmasıdır.

Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu

1846 yılında Darülfünun için içinde dersliklerin, odaların, kütüphane, laboratuvar ve müzenin olduğu bir bina yapılması için İsviçreli mimar Fossatti ile anlaşılıyor. Binanın 1865’teki açılışına kadar tamamlanan bazı bölümlerinde halka açık konferanslar verilmeye başlanıyor. Bu konferanslardan ilkini ise Kimyager Derviş Paşa tarafından veriliyor. Bu bina yeterli eğitim faaliyetleri olmaması sebebiyle Maliye Nezareti’ne devrediliyor ve 1933 yılında çıkan bir yangınla tamamen yok oluyor. Daha sonra Çemberlitaş’ta, bugün Basın Müzesi olarak kullanılan bina inşa ediliyor. Fakat öğrenci ve öğretim kadrosunun yetersizliği, planlama eksiklikleri ve maddi imkansızlıklar nedeniyle kapatılıyor. 1914-1918 yıllarına gelindiğinde ise bugün İstanbul Üniversitesi olarak bildiğimiz Darülfünun-ı Şahane açılıyor. Fen ve Edebiyat Fakülteleri kuruluyor ve ilk defa Edebiyat Fakültesi’nin altında Türk Dili ve Edebiyatı üzerine yüksek öğretim dersleri verilmeye başlanıyor. Prof. İhsanoğlu, Darülfünun’un hem Osmanlı modernleşmesinde hem de Türkçe’nin bir bilim dili olarak gelişmesinde çok önemli bir faktör olduğunu vurguladı.

İnas Darülfunünu

Prof. İhsanoğlu, 1923’te Cumhuriyet ilan edilmeden önce kadın öğrencilerin de önce Fen ve Edebiyat daha sonrasında ise Tıp ve Hukuk Fakülteleri’ne kabul edilmeye başlandığını ve 1930’lu yıllara gelindiğinde ise Almanya’dan gelen bilim insanlarının kurdukları enstitüler ve araştırma laboratuvarları ile İstanbul Üniversitesi’nin modern bir üniversite olmasındaki en önemli faktör olduğunun altını çizdi.

Prof. İhsanoğlu

Konuşmasına sanayi devriminin bir ürünü olarak ortaya çıkan modern üniversitenin ve medrese tarzında eğitim veren klasik üniversitenin farkını açıklayarak devam eden Prof. İhsanoğlu’na göre, Osmanlı’daki modern üniversitenin ortaya çıkmasındaki faktörler bürokratikleşme, laikleşme ve uzmanlaşma şeklinde sıralanırken, Avrupa'da laikleşme, bürokratikleşme ve uzmanlaşma şeklinde sıralanmaktadır.

“Darülfünun mirası nedir?” sorusuna verdiği cevapla konuşmasını sonlandıran Prof. İhsanoğlu, İstanbul Üniversitesi’nin hocalarının Afganistan, Şam, Bağdat gibi yerlerde kurulan üniversitelere öncülük etmesinin ve Türkiye'den Nobel ödülü kazanan Orhan Pamuk ve Aziz Sancar’ın da bu kurumun mezunu olmasının öneminin altını çizdi.  Etkinlik sanat, akademi ve iş dünyasından konuşmayı dinlemek için gelen misafirlerin soruları ile devam etti.